İşte bir Alice in Chains şarkısı. Solistleri intihar ettikten sonraki ilk albümün ilk şarkısı. Hüzünlü ve umut dolu bi açılış. Sanki küllerinden doğan anka kuşunun kanadı kırık gibi. Yani eski şaşalı günler bitmiş de köşesinden sokaktaki çocukları izleyen emekli albay gibi. Gelin şarkının sözlerine bakalım.
Hope, a new beginning
Time, time to start living
Like just before we died
There’s no going back to the place we started from
Hurt, falling through fingers
Trust, trust in the feeling
There’s something left inside
There’s no going back to the place we started from
All secrets known
Calm, old wounds are healing
Strong, truth is worth saving
I want to feel alive
There’s no going back to the place we started from
All secrets known
İşte bu şarkı 13 gündür aklımda. 13 uğursuz gün önce lanetli bi ameliyat oldum. Dünyanın en güzel arabistan’ında yine çöllere düşen ben olmuştum. “Su iç geçer” dediler. Geçmedi de geçmedi. Felç oldum sandım kıpırdayamadım. Beynim acıdan başka bi şey düşünemez oldu. Omurilik-beyin hattında acı her yere uğramıştı. 2 gün boynum dönmedi. 2 gün acile yetiştim ağrılardan. Yetmedi okul zamanı geldi çattı. Ayağa kalkamayan benden kıta değiştirme görevini yerine getirmem isteniyordu. Pazar akşama kadar acildeyken pazartesi sabahı 5 saat İstanbul’a araba yolculuğunun ardından 12 saat aralıksız Amerika’ya uçmam gerekiyordu. Bi şekilde havaalanına vardık. Valizleri verirken tekerlekli sandalye istedim, ilk THY görevlisi uçabilir raporu alın dedi, bizi kliniğe gönderdi. Sadece ateşime ve tansiyonuma bakıp raporu verdiler, ha bi de 175 lira bayıldık o anda. Geri valiz vermeye döndüğümüzde görevliler değişmişti ve yeni gelen rapora gerek yok dedi ve anında tekerlekli sandalye istedi. Uçağın kalkışına 2 saat vardı ama sandalyeyi süren görevli beni bi an önce geçirmek istedi ve o arada apar topar ailemle vedalaşmak zorunda kaldım. Onlar da şok oldu ben de şok oldum. Bindim o elektrikli sandalyeye 70lik nineler gibi ve sürücüm beni ışık hızında sallaya sallaya biniş kapısına götürdü. Neyse ki aynı uçağa okuldan bi arkadaşım daha binecekti ve o bana yol boyunca ve sonrasında hep yardımcı oldu. Bütün eşyalarımı taşıdı, yeri geldi ilaç verdi, evin alışverişini yaptı, her gün araba teklif etti. Hakkını nasıl öderim bilemiyorum. Geldiğimin ertesi günü ise laba gittim. Danışmanım da aynı ameliyatı olmuş tesadüf. Ama o benden iyi görünüyordu. Tabi iyileşmek için biraz yürümek gerekiyordu ama ben ayağa kalkamadım ki iyileşeyim. Ama burda yalnız kalınca iyileşmek zorunda olduğumu ve bana uzun vadede kimsenin bakamayacağını anladım. Geldiğim gibi deneylerime başladım ve ilerleme kaydettim. Bu açıdan kendimle gurur duyuyorum. Jetlagden bayılacak kadar uykum gelse de gündüzleri çalışıp bütün akşam uyuyup dinlenerek süreci atlatmaya çalışıyorum. Hala tam düzgün yürümüyorum çünkü dikişlerim biraz acı veriyor ama en azından bir yerden bir yere gidebiliyorum. Kaslarım ağrıyor yürürken kasılmaktan ama onlar da geçecek herhalde. Yorulunca her yerim ağrıyor ama bilgisayarı taşıyabiliyorum en azından.
Bu süreç bana ne kattı bilmiyorum ama çok şey götürdü gibi. Ben bunu hak edecek ne yapmış olabilirdim? Sadece şans mı kader mi bu? Her şeyi bırakıp gitmek iyi bir seçenek mi? Çektiklerime değecek mi? Beni Allah mı çarptı? Ailemin yanında kalsam ne olurdu?
Bunları yazayım ki bi daha benzer bi durumla karşılaşırsam beni nelerin bekleyebileceğini bileyim.
No ameliyat, no cry!
Trust on family and friendship!
You are alone!
YOU ARE ALONE!
https://www.youtube.com/watch?v=bO7DF2qaD4w
Hope, a new beginning











Yorum bırakın