Sanki cismim bin ışık yılı sonsuzluğuna eş…

“Biz yola çıkalı Dünya saatiyle 74 gün 1 saat 6 dk oldu. (03.01.2017 20:06)

Mars zamanıyla 139.3 gün oldu.

Ben ise daha ilk günden Venüs’te uyandım.”

                                                            Bir Anadan Dünya’ya Gelen Yolcu

Gök kuşağının kayışının altında pembe kayısı bir renk var oldukça
Venüs’ün dilberi parlak ışıklarla beni karşılıyor

Venüs, yolcuyu çok sıcak karşıladı, gerçekten de sıcak bir gezegendi. Yolcunun iyon iticisini sakin bi yere park etmesi için ona yol gösterdi. Yolcu Venüs’teki ilk gezegen-saatinden itibaren bu sıcak karşılamanın ona ateşten gömlek giydireceğini anladı. Çaktırmadan gömleğin üstten iki düğmesini açtı da ferahladı.

Bu saatlerde azgın yarasalar
Atmosferin kıyılarında cirit atmakta
eğlenmekte
Oysa şu saydam halin içinde olmak

Sıcak ve nem yüzünden görüşü bulanıktı ama hisleri de bi o kadar keskinleşmişti. Gözleri bütün ayrıntıları fark ederken kulakları Venüs’ün melodik atmosferinde eargasm yaşıyordu.  Kulakları, o sesi daha iyi duyabilmek için neredeyse bir Elf’inki kadar büyümüştü. Atmosfer çok ağır ve sıcak olduğundan ses sanki Dünya üzerindeki bi katıda olduğu gibi yayılıyordu.Venüs’ün bir “A”sı Elf kulaklarından girip taa kalbinin kulakçıklarını titretiyordu. Bu titreşimler yer kabuğu hareketleri gibiydi. İçerden bi hareket başlamıştı. Uzaklarda bir yerlerde Güneşler doğuyordu. Yolcu, artık kendini geldiği kocaman Dünya’dan ayırt edemiyordu. Sanki yüce Güneş’in narin ışınları yüzüne Dünya’yı ısıttığı gibi vuruyordu. Sıcaklık, yüzünden tüm vücuduna yayılıyordu. Bi upcycle-ileri dönüşüm başlamıştı. Yolcu, denklemdeki yerini bulmuş, Dünya olmuştu.

Tetikledi beni Ay’daki Güneş
Yükseldi içimdeki orman geri dönmem

Bu hiç uydusu olmayan sıcacık gezegen yolcunun dönüştüğü Dünya’ya çok benziyordu. Yaklaşık aynı boyutlarda Venüs ile. Bi fark: Venüs ters yöne dönüyor, solak. Olsun o kadar da, Dünya ile aynı Güneş’e bakıyor nasılsa. Bi gece bi gündüz, dönüyorlar birlikte.

Bir yanım ona eriyor, bir yanım yeni başlar
Bir yanımda ateş, çıldırtan hazlar

Bir yanım merdivenlerle göklere dayalı
Bir yanım arıyor, bir yanım siste bulvar

Tüm evren hizaya gelmiş, izlemekte. Aliens şokta. Radyo teleskoplarından gözlemleyebildikleri manzara şu: İki koca gezegen boşlukta ahenkle dans ediyor! İki büyük kütle. Derin uzayda keşfedilmeyi bekleyen iki kocaman kütle. O uzaktaki parlak pulsarın arkasında kalan kaya gezegenden yola çıkan bir aracın binlerce yılda ulaşamayacağı kadar uzakta. Onlara ulaşmak için ya Dünya benzeri bi gezegenden yüksek hızla fırlatıldıktan sonra EM drive ile devam etmek ya da büyük kütlelerin etrafındaki uzay-zaman bükülmesini kullanmak lazım. Interstellar’daki dev Gargantua gibi bi şey lazım yani.

https://www.youtube.com/watch?v=YdSz12Glhlw

Etrafından hızlanarak geçecekler ki Dünya zamanıyla çok yıllar geçmesin. Işık hızının 3te 2si neredeyse. İşte tam da bizim gezegenlerin yakınında bi aşk bükülmesi tespit ettiler. Biz bu bükülmeyi kullanırız, dediler ve Endeavour’larına atlayıp umarsızca yola çıktılar. Zaman duracak kadar yavaştı, diğer boyutlar ise  kısalmış, minnacık kalmıştı. Sonra kendilerini zıp diye Güneş Sistemi’nde buldular. Te Satürn’ün oralardan bi yerden Venüs ile Dünya’yı izlemeye başladılar. Bu birbirlerinin üzerine düşecek gibi dans eden cisimlere anlam veremediler de. Aslında bilmedikleri bi şey var bu koca kafalı uzaylıların. Kadim yolcu Venüs’e iniş yaptıktan sonra bambaşka bi varlık olmuştu. Dünya’nın ruhunu (anima mundi) içine çekmişti, Dünya olmuştu. Üzerinde mavi-yeşil algler hayat bulmuş, ortalık oksijenle dolmuştu. Yer yerinden oynamış, uzay-zaman alabildiğine bükülmüştü. İşte bu uzaylıları Güneş Sistemi’ne getiren de bu bükülmeydi. Venüs ile Dünya bütünleştikten sonra zamanın ve mekanın (espas) dışına çıkmışlardı.

Al beni sar beni boynuna,
Uslu durmazsam sal beni yol göster
Düşür alemin kalbine oradan
Denizin dibine oynaşan kumların şarkısını söyle

Işık ÇOK parlaktı. Aynı anda her yerde olmalarını sağlıyordu, ya da hiçbir yerde. Hareketlerin fanilerce seçilemediği, zamanın akmadığı, tek bi ‘an’ gibi bi şey. Sonrası yok, öncesi de yok. Tanrı katına yükselme safhası. Sakinlik ve durgunluk. Hem de çok hızlı gelişen. Bitmeyen, çünkü başlamayan.

Tut çırılçıplak sadece şu zamanda sen bana ben sana aşkla
Çıkarıyor bu beni baştan
bana dokunduğun an bambaşka kervanlar başlar
açılır kapılar yollar başlar

Dünya üzerinde çiçekler açıyor. Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor. Dünya, Venüs’te uyanıyor.