“Ve bir dost sana kötülük yaparsa ona şöyle de: bana yaptığını, sana bağışlıyorum. Fakat kendine yaptığını ben nasıl bağışlayayım?”

Nietzsche,  Böyle buyurdu zerdüşt

Ne yalan söyleyeyim? Alıntıdaki kitaba başlamıştım, sıkılıp devam etmedim. Bu beni yüzeysel ve sığ biri yapar mı? Bence, bunun tek ölçüsünün bi kitabı okumak ya da okumamak olduğunu düşünecek kadar ezik, alıngan ve özgüvensiz bi insan değilim. Ol sebepten, I dont give a shit sizin saçmalamalarınıza.

Türkçe yazarken araya İngilizce katarak el aleme hava mı atıyorum? Hiç sanmıyorum çünkü imam hatipteki türbanlı şeytanı canlandıran kız hariç neredeyse herkes çata-pat (E.Erdoğan’ın değimiyle) bu dili konuşabiliyor, biraz da yazabiliyor. Türkçe’yi mi katlediyorum? Aksine, Türkçe’yi kullanırken o kadar rahatım ki onun güzelliğine nazar değdirebilecek biri olduğumu sanmıyorum. Yani, ben Türkçe eksik olduğu için İngilizce kullanmıyorum, biraz ironi yapmak için biraz da Türkçe’yi yüceltmek için arada başka sözcükler yumurtluyorum. Ee o kadar Boğaziçililik olsun.

Bu yazıya bu kadar açıklama ile girmemin sebebi kendi kafamın net olmaması DEĞİL. Sadece insanların tutarsızlıkları, sebepsiz davranışları, gerizekalılığa varan sözleri beni şok ediyor, onların yapmaya çalıştıkları rolleri, yaşamaya çalıştıkları hayatları anlayamıyorum, buna dikkat çekmem gerekiyordu.

Hayatınızı aklınızdan kopararak yaşıyorsunuz. Duygularınızı el üstünde tutuyorsunuz. Pardon, MANYAK MISINIZ?

Sen şimdi çıkıp ‘ben sizin yüzünüzden kendimi kalemtıraş gibi hissediyorum’ dersen ben de derim ki ‘bana ne bundan?!’. Çünkü kendime döner sorarım böyle bi durumda. Benim kendimi kötü hissettiğim anlarım oldu mu? Cevap, kesinlikle evet. Bu durumlarla her zaman başa çıkabildim mi? Bazen evet. Bu hislerin sebebi neydi? Her zaman farklı farklı ama çoğunluğu kendi düşüncelerim, beklentilerim ve hayal kırıklıklarım. Bu durumda karşımdaki herhangi birini suçlayabilir miyim? Hayır, canımı sıktığına karar verdiysem o kişiden uzaklaşırım veya çözülebilecek bi durumsa konuyu tartışmaya açarım. Duygusal deliler ne yapıyor? Duygusal delilik yapıyor! Neden? Çünkü dünya onların etrafında dönüyor! Evet yanlış duymadınız. Bütün konuşmalarımız, gülüşmelerimiz, hislerimiz hep onların hayatı hakkında. Bizim bi hayatımız yok ya onlarınki var işte.

the_only_be_like_me_question_1707425-1

Benim gibi akılcı insanları duygusuz hissiz sanarak da yanılıyorsunuz, sayın dünyayı çeviren. Üzülmek de kızmak da gayet normal duygular ve uzun süreye yayılmadığı sürece insanın sağlıklı tepkileri olarak değerlendirilir. Sizin yaptığınız gibi sakızı uzatarak iğrençleşmeye benzer davranışlar, normal skalasında outlier olarak kendilerine yer bulur. Dünyanın en mutsuzu, en üzgünü hep sizsinizdir. Hep, en en EN! Milyarlarca insan ne yapıyor ki zaten bu dünyada? Sizinki bir hastalık mı? Buyrun tedavisini olun. Yok değilse çevrenize verdiğiniz zarardan dolayı özür dileyiniz!

İnsanlığın evrimleşerek geldiği noktada düşünmeyen beyinlerinizle siz nerede yer alıyorsunuz? Soru çözme kabiliyetinizle mi övünüyorsunuz? Matematiksel ispat yapabilen beyniniz basit bir neden-sonuç ilişkisini neden kuramıyor peki? Bilimsel düşünceden uzak, spiritüalizme yakın olduğunuzdan olabilir mi? Darbemsi şeyi yapmaya çalışan, eğitimli üst rütbe cemaatçi askerlerden, mantık yürütebilme açısından hangi noktada ayrılıyorsunuz? Aa mantık mı dedim? P ise Q mu? Onu da EN iyi siz bilirsiniz kesin!

xequals3

Biraz da x’ten bahsedelim mi? Ünlü bilinmeyenimiz. Nasıl da korkarsınız bilinmeyenden. Bilmeye çalışmak inanmaktan çok daha zor. Siz burda da şıklardan gitmeyi tercih edersiniz. Kafadan atmayı seversiniz. İnsanlara yaklaşımınız da buna benzer. Seçeneklere bakar ve kafanızdaki en uygun arkadaş tanımına uygun kişiyi seçersiniz. Sorun şu ki doğru cevap her zaman sizin istediğiniz olmayabilir. Çünkü takdir edersiniz, ki asla etmeyeceksiniz, dünya sizin etrafınızda dönmüyor. 

Neyse, bu kadar uzun süre sakinliğimi koruyup biraz içimi dökmem iyi oldu. Evrimde en akıllılarımız seçilerek hayatta kaldıysa siz de biraz doğaya uyum sağlamaya çalışın. Coğrafyanıza tarihinize bağlı olarak bir sonraki jenerasyonu yaratacak en iyiler olmaya çalışın. Heh işte o zaman çoğalabilirsiniz belki 🙂

evrim

Bi de ses tonuna yandığım Genç Osman’ın tınılarıyla bitireyim de gönül işleri-feryat figan bakanlığı kararnamesine uygun olsun 🙂